Büyük Umutlar - Charles Dickens - Edebiyat Jurnali

21 Haziran 2017 Çarşamba

Büyük Umutlar - Charles Dickens

  Victoria dönemi... Tarihte İngilterenin Sanayi Devrimi ile güçlendiği, geliştiği bir dönem. Hayatın kolaylaştığı, üretimin arttığı bir dönem... Peki kimler için hayat kolaylaştı? Zenginler mi fakirler mi? Tabii ki her zaman olduğu için hayat zenginler için kolaydı. Fabrikalar ve iş çoktu ancak koşulları acımasızdı. Belirli bir kısıtlama olmadığı için işçiler çok fazla çalıştırılıyordu.


                            

  Resimlerde de görüldüğü gibi halk zor şartlar altında çalışıyordu (hatta yerde sürünerek bir şeyler taşımaya çalışan bir kadın resmi görmüştüm). Çocuk işçilerde vardı ve hatta oldukça yaygındı. Fakirliklerinden dolayı çocuklarda çalışma mecburiyetindeydiler. Özellikle baca temizlemek gibi ağır ve tehlikeli işleride yapıyorlardı. Her ne kadar iş imkanı olsa da hepsi çok tehlikeli ve sağlıksızdı. Anlayacağınız bu dönem zengine güzeldi. Her zaman öyledir. Tarih kitaplarında gelişmelerin çok olduğu yazsa da dönemlerle ilgili bir de bunlara fakirlerin bakış açılarıyla bakmak gerekiyor. Bence bir dönemin muhteşem ve güzel olması için fakir sınıfının olmaması, açlığın olmaması gerek. Magna Carta anlaşmasını bilirsiniz. İngiltere kralı John'un ve ileride gelecek kralların kraliçelerin yetkilerini sınırlayan bir anlaşma. Halka eşitlik gibi görünüyor ama bu anlaşma aslında aristokratlarla kral arasında yani anlayacağınız halk için değişen bir şey yoktu. Sadece bu antlaşmadan aristokratlar yararlandı, kendi çıkarları için. 

  Romanda tabii ki bu kadar acımasız yönleri gösterilmiyor. Daha çok Sanayileşmenin, zenginleşmenin getirdiği maddesellik ön planda. Romanın kahramanı Pip'in çocukluk günlerinden başlıyoruz. Annesini ve babasını kaybetmiş, ona ablası bakmış ama ablası da biraz zalim. Kocası Joe bile az çekmiyor. Her zaman kendi elcağızlarıyla büyütüp bu günlere getirdiğini yüzüne vuruyor ve çevresindeki herkeste -Joe hariç- aynısını yapıyor. Yani Pip pek değer görmüyor çevresinde. Ablası sürekli ona kızıyor, onu dövüyor. Joe'ya da kızıp bağırdığı için Pip'e pek yardımcı olamıyor, çünkü yardım etmeye kalkarsa Pip daha çok dayak yiyor. Bir gün Pumbelchook amca, Miss Havisham'ın bir çocuk istediğini söylüyor ve Pip'i yolluyorlar. Pip, eve gittiğinde Estella'ya aşık oluyor ama öyle güzel bir aşk değil. Estella çok kibirli ve soğuk biri. Eve düzenli gidip oyunlar oynayıp Miss Havisham'ı tekerlekli sandalyede gezdiriyor içeride. Çok fazla konuyu anlatmamayım. Daha sonra Pip büyük bir servete konuyor ve beyfendi olmak için Londra'ya gidiyor. Servete konduktan sonra işte insanların ne kadar paraya önem verdiğini görüyoruz. Maddeci insanların yanında duygulara önem verenlerde var ancak Pip öyle şeyler yaşıyor ki kendisi de para uğruna daha önemli şeylerden vazgeçiyor. Büyük umutlarla gittiği Londra onun bu umutlarını tek tek boşa çıkarıyor.

  Nihal Yeğinobalı oldukça kaliteli bir çevirmen. Çoğu klasikleri çevirmiş. Charles Dickens ise harika bir yazar. Mutlaka okunması gereken klasiklerden biri. 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder